Tuesday, May 02, 2006

kutsal ve dünyevi

Çakıltaşları dökülüyor berrak su birikintisine. Yorgun dalgaların başları takiplerindeki genç dalgalarla belada. Unutuvermenin eşiğindeyim. Serin bir rüzgar kollarında çiçekler...

Adının peşisıra vuruyorum kendimi patikalara. Biliyorum kolay olmadığını, beklentilerim bambaşka bir dünyaya aitler artık. Söndü mü dalgalar? Dönüp de baksam bozulur mu büyü?

Aklımın bir köşesine ne yapıp ettimse kazıyamadığım o menekşe kokusu oluverseydi belki yanımda, dudaklarım susuzluktan şiş ve çatlak olmasalardı da tuttursaydım şöyle güzel bir ezgi... Mesela işsiz güçsüz günlerin her daim başköşede duran hayali, kır gezileri, bir ekmek, bir şişe şarap, bir soluk, sen, kulaklarımda, bir dokunuş, ipek, avuçlarımda...

Sis yoğun ve yapış yapış... İş başa düştü, yürüyorum.Nereye varır sonu bu edilginliğin bilmiyorum. bir şey bilmem gerekiyor mu peki? Geçmişin gölgesi düşüyor aklıma. Bir çocuk annesinin yemek çağrısına koşan, saçlarında kirazlar...

Sis dağılmaya başlıyor. Kurumuş meşelerin dalları kanaryalarla kaplı. Beyaz halen manzaraya hakim... Yaklaşan karaltıyı ayrımsıyorum...

İnanır mısın, adı yokmuş, bana yol göstermek, ve de endişelerimi gidermek için görevlendirilmişmiş. Nasıl bir yer burası? Nasıl olur da endişelerimi giderebileceğini düşünürler bu çucuğun? Daha önce bildiğim yerlere benzemezmiş. Kavramlar da farklıymış, O, çocuk değilmişmiş.

Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlıyor aniden, ayaklarımın altında tutamıyorum patikayı, bir yeşil boşalmak istiyor beyaza, olmuyor, kanat oluyor heryer, kararıyor sis, üstüme kapanıyor...

Kendime geldiğimde donuk gözleriyle karşılaşıyorum, sevecen olması, içimi ısıtması gereken, bu durumda. Alışırmışım, bu kadar büyütecek bir şey yokmuşmuş. Burası sevginin doğduğu yermiş, ayrıca bir şevkat gösterisine ihtiyaç duymayacakmışım zamanla zaten, miş, muş...

Zihnimi verdiği cevaplara kapatmakta buluyorum çareyi, her nasılsa bunu becerebiliyorum.

Alışmak istemiyorum bu oluşa, varoluş bile diyemediğim serinliğe. Gözlerinden akan yaşların yakışını duyumsuyorum. İçim titriyor. Gözlerim halen kapalı. Bir açabilsem, bir görebilsem tekrar gözlerini, bir şansım daha olabilse... Neler vermezdim diye düşünüyorum, bir an sonra gülümsüyorum tabi...

3 Comments:

Blogger metemorfoz said...

vayşuldayrialayzenitingvenayemtırayingturaytsamtingsürreal?

4:37 PM  
Blogger grangulez said...

Bugun okudugum bir kitapta insan 30 yasına gelince anlar ki en büyük düsmanı kendisidir yazıyordu

12:44 AM  
Blogger stern said...

bugun bir lacan kitabi okumaya yeltendim. icinde yazanlari baskasi anlatir nasil olsa dedim, yerine biraktim.

12:46 AM  

Post a Comment

<< Home