Monday, June 05, 2006

perdeye rağmen içeri süzülen hüzmeler arasında sigara paketini arıyor yarı saydam gözleri.. hiç başlamak istemiyor aslında yeni bir güne daha.. çakmağı bulamıyor.. teri ile katlanılmaz bir hale getirdiği yatağından kalkıyor nihayetinde ve banyoya yöneliyor.. hiç çay kalmamış evde.. perdesiz mutfağında don ile dolaşmaktan hoşlanmadığından bakmaktan vazgeçiyor buzdolabına.. acaba kastettiği ben olabilir miyim?.. bu saatlerde kimsecikler de olmaz zaten nette.. ben olsaydım eğer kafasını yastığa koyduğunda aklından geçen.. faturalar var ödemesi gereken.. üçüncü sıcak birada midesi ekşiyor.. kişiler var görüşülmesi gereken.. ne fark eder di sanki onu seviyor olsaydı?.. sokağa çıktığında mide bulantısı dayanılmaz bir hal alıyor..

deniz sakin bu gecegündüz-gün.. o sakin değil ama.. içinde kıpırdaşıp duran herşeyden bir çırpıda kutuluvermekte aklı.. ilgi-alaka bekleyen midesi, ne zaman susulması gerektiğinden hiçbirzaman anlamayan kalbi, onu atıl kılmak isteyen bacakları, bir merhabayı bile ona çok gören şişmiş dudakları.. inanmasa aşkın kutsalllığına artık, olduğu gibi görse herşeyi, ümit etmese, koklamasa, dinlemese, özlemese, bilmese, duymasa, unutsa, unutsa, unutsa, geçer mi bu bulantı?.. geçmez..

eve dönmek istemiyor artık.. kendini ait hissetmediği o eve.. yaşanılası gelmiyor hayatı.. içinde o olmayan.. bir banka bırakıyor kendini sonunda yenik.. işte oluyor yavaş yavaş.. vazgeçerek.. kendinden geçerek buluyor bir başka kendi.. bir köpek yalıyor yüzünü sonra, uyanıyor.. gece avutucu sakin rüzgar arındırıcı.. bulantısı baki..

bir bilet avucunda buruşturulmuş, son sigarasını yakıyor.. gece yolculuklarını sever mi acaba o da benim gibi?.. hep gitsek birlikte, hep uyusa omuzumda, hep uyansa yüzüme, gülümsese gördüğünde beni hep, daha sıkı sarılsak birbirimize, hep hikayeler anlatsam ona hiç gidilmemiş hiç bilinmemiş hiç sevilmemiş bakir yerlere dair ve o hep hiç sesini çıkarmadan dinlese beni.. molalarda tost yesek çay içsek sigaralarımızı gözgöze yaksak şöyle serin bir bulut çeksek ciğerlerimize.. otobüs hareket ediyor..

biliyor ki acabalardan kurtulduğunda dinecek bulantısı.. molalarda kusarak yaşamayı öğreniyor..

bütün olup biteni rahat koltuğunda elinde çayı ve sigarası izleyen bir başkasının canı sıkılıyor.. kapatıyor televizyonu.. masanın üzerinden güneş gözlükleri cüzdanı ve motorbisikletinin anahtarını alıyor ve çıkıyor evden..

bütün bu olup bitenden bihaber bir başkası kararını bir daha gözden geçiriyor.. son birasını açıyor.. yazdığı notu tekrar okuyor.. ağlıyor.. dizleri titreyerek çıkıyor taburenin üstüne..

sokağın hemen köşesinde bir kedi yavrularını emziriyor gözlerinde acaba yarın dolu gözyaşı..

postacı her gün aynı sokağa aynı saatte girmekten bıkkın hasta annesini düşünüyor açılan apartman kapısını omuzu ile iteklerken..

bir bakkal kepenk açıyor ağzında besmele uykusunda kötü cinler midesinde peynir ekmek..

bir balıkcı teknesi dönüyor mavilerden peşinde poseidon içinde uyuşmuş elller ayaklar uykulu gözler..

birşey değişmiyor, onca seven sevilen terkedilen bekleyen vazgeçen kaçan yakalanan bir fark yaratmıyor.. boşluk kendini herseferinde tekrar doldurmayı çok iyi biliyor..

0 Comments:

Post a Comment

<< Home