Monday, September 25, 2006

" Dağlar gibi dalgaların dört bir yana doğru, uğultuyla yükseldiği ve indiği azgın bir denizde, bir gemici, bir sandalın içinde, güçsüz teknesine güvenerek nasıl oturursa; yalnız insan da böylesakince oturur, bir acılar dünyasının ortasında, principium individuationis'e dayanarak ve güvenerek. "

Schopenhauer - İstenç ve Tasarım Olarak Dünya


principium individuationis : bireyleşme ilkesi.

Tuesday, September 19, 2006

yavaş yavaş kendime geliyorum sanırım
uzun zaman oldu ...

Monday, September 18, 2006

aslında burdasın bir biçimde, halen..

"ya da kartal gibi, uzun,
uzun dik dik uçuruma,
kendi uçurumuna bakan kartal gibi...
__nasıl da aşağıya,
aşağılara, içerilere,
hep daha derin derinliklere halkalanıyor uçurum !__
sonra,
ansızın,
düz uçuşla
ani dalışla
kuzuların üzerine çullanmak,
birden aşağıya, yırtıcı açlıkla,
kuzu arzusunda,
bütün kuzu ruhlara kızgın,
öfkeli bütün erdemlice,
koyunca, kıvırcık kıvırcık
göz kırpıştıran, koyun sütü iyilikle alıklaşmışlara ... "

hatırlıyor musun ?
hatırlamak gibi bir yetin olduğundan halen bahsedilebilir mi ?
yoksa sen artık zamansız bir yerde, bütün an'lara kucağını açmış gülümsüyor musun ?
senin gülümsüyor olduğun imge-fikri ayaklandırıyor yine bendeki satirleri
kontrolden çıkıyorlar basbayağı
karnaval beni aşıyor
şaşkın bir ben kalıyorum ortada
..

şimdide düşmek ağır geliyor
ağır bir taş blok gibi ama yavaş yavaş düşüyorum
kaçarak bir türlü kurtulamadığım bok çukurunun tam da dibine...
bazen dışında bazen tam merkezinde
şu aptal kurgusu yaşantının
sürükleniyorum...

iyiyim ama
merak etme
gerçi sen merak nedir bilmezsin
:)

Thursday, September 07, 2006

How to Fight Loneliness ?

Wednesday, September 06, 2006

" dilin kendisinin kökeni egemenlerin iktidarının ifadesidir "
nietzsche

eşik aşımında bulutlu hava karşılaması .

anlam karmaşasında elindeki oyuncağına bakarak gülümseyen çocuk
anlama kargaşasında üstündeki giysilerden yırtarak kurtulan, kurtuldukça koşan, koştukca kahkahalara boğulan kadın
hiddetli bebek filozof mamasını yememek konusunda inat ediyor
tökezleyen köpek etrafına bakıyor gören, gülen var mı diye
kafası kelebeklere takılı yürüyor surat bir karış bay dondante
soğuk amansız bir gölge bu akşam
göl kenarında huzur bulan yok bu sabah
kıymet bilmez fısıltılar dolaşıyor etrafta
spotlar altında kendini pek de muhteşem hisseden sevgilisini düşünüp de kendinden geçiyor bir diğeri
hadi şimdi gözlerin salınsın bu yana
ve gürülde ey gök
ismini fısılda
ki kırlar eski huzuruna kavuşsun
..

Monday, September 04, 2006

deneyimin uçsuzunda kucaklaşılan
ele avuca sığmayan bir heyecan darbesinde tüm kontrolü kaybeden
açılan parantez ve tırnakları dizginlenemeyen bir yırtıcılıkla parçalayan
bilginin ötesindeki sezgide tutsak ..

merhaba desem uygun kaçar mı ?

sözcüklerin yerlerini bulmaya fırsat bulamadığı ışıktan hızlı içine çeken girdap
mimik kaslarının ardındaki gerçeği çırılçıplak görmeye mahkum
her daim o kadar kolay ulaşılır ama hiçbir zaman teması mümkün olmayan
gözlerindeki tarifsiz ışıltı ..

tarife dair çaba affedilebilir mi ?

o bilindik gümüş alaşımıyla her karşılaşmandaki o bilinemez yabancılık
zorun kolayı arayışları
kolayın zorundaki tutulamaz kahkaha
en ufak zeka kırıntısına muhtaç zifiri karanlık
mum ışığında gölge oyunu

katlanması mümkün ?

gidenlerin onbin çift gözü sırtında seni izler
sevemediklerinin iniltileri kulaklarını hapseder
güvenenleri inadına terk eder o kaçkın yürüyüş
sanki bir tek senin yalnızlığın
değer
biçilebilir tek değer
küstah suskunluğun ..

taşıması zor değil mi ?

nedir bu inat ?

bu gece uygun değil mi ?

bahanelerin mi var ?

komik .

sıyrılamaz mısın bu posttan ?

basit olanın güzelliğinden bahsetmek istiyorum ben yine
kızıla çalan bulutlardan konuşmak istiyorum göz göze
o gülümsemeyi görmek istiyorum her gün beni karşılayan çoğu sokağın ortasında
açıklama yapmadan konuşmak istiyorum şundan bundan
geçmiş yıllar abanıyor omuzlarıma kimi zaman
sanki sesin
..